18 Eylül 2017 Pazartesi

aynaya, bardağa, kaleme, ağaçlara, cam sil kutusuna, halıya, mutfak bezine, kapıya, doğruda açılar sorusuna, şarj aletine, kredi kartı geçerli mi diye soran bıyıklı amcaya, annemin birşeyler anlatmaya çalışan gözlerine, yetersiz bakiye yazan biletime, bardağın dolması için deliler gibi akan çeşmeye, gelinlik modellerine, behçet necatigile, isimsiz mesajlara,kedilere, havaalanına, televizyona, kağıt çöpüne, gecenin bir olmasına, rotring 500'e, dersane defterimin son sayfasına, dolabımın iç kapağına, düvenönü tramvayına, büyük harflere, üst kattaki komşuya, istanbula, el kremlerine, misafir odası takımına, çantasını tek kolda takanlara, telefondan gözünü ayırmayanlara, teşekkür etmeyi bilmeyenlere, teşekkür etmeyi sevmeyenlere, otobüsün sağ tarafındaki koltuklara, tramvayın kapısını kapatmasına, işkembe çorbasına,maykılın boş kafesine, kitap listesine, duvar yazılarına, bisikletin ön tekerinin yamuk olmasına, çoraplarıma boş boş bakıyorum.

artık burda yaşayamadığımı biliyorum. dünyanın çok üzücü bir yer olduğunu da. her şeyin anlamını yitirmiştim, şimdi inancımı da günden güne yitiriyorum.sadece çok güzel şarkılar dinliyorum. duvar diplerine yaslanıp aya bakıyorum. çimenlere uzanıp biraz ağlamak istiyorum. maykıl uçarken ona gülümsemek istiyorum. bir silahım olursa ilk işim babamı vurmak olur diye geçiriyorum. okuduğum her cümleden seni çıkarmak istemiyorum. bunaltıcı eylül sıcağında sadece dizlerine yatıp uyumak istiyorum. konuşmak istiyorum. içimden ne geliyorsa bağırmak ve bir daha konuşmamak istiyorum.


biraz sonra doğum günü zırvalığım bitecek. kendime şu şarkıyı hediye edebilirim;