10 Ocak 2018 Çarşamba

4.45



akşam ders çalışırken biraz yürümek istedim. kulağımda da bu müzik vardı. yürürken yol üstündeki parkta biraz sallandım. aklıma yazın ölen biricik kedim geldi. benim bir tanecik çocuğum. o kadar özledim ki. annesine sarılan çocuklar gibi bana sarılmasını, uyurken patilerini yüzümde gezdirmesini, beni anlamasını, yedinci kattan seslendiğimde kafasını kaldırıp yemyeşil gözlerle bana bakmasını.. hayatıma bir sürü kedi girdi ama ben hiç bu kadar uyumlu, anlayışlı bir sokak kedisi görmedim. annemden gizli eve aldığımı, sanki bunu biliyormuşçasına sorun çıkarmamasını, o kavurucu yaz gecelerinde bana serinlik verdiğini hiç unutmuyorum. sanırım bu benim hayatım boyunca unutabileceğim türden bir şey değil. kalbimin üstünde kocaman bir taş var sanki.
allah'ım kalbime ferahlık ver. lütfen.
parkta öyle sallanırken pıtı pıtı yürüyüp yanıma gelmesini çok diledim. gelseydi yanıma. "aslı. ben geldim. biraz işlerim vardı bu yüzden geciktim. lütfen kusura bakma. bu geçen sürede seni çok özledim ama söz telafi edeceğim. bir daha hiç ayrılmayacağız. hadi şimdi biraz yer ayır da  yanına kıvrılayım." deseydi.
nolurdu ki. aşşşırı özledim. hâlâ dizlerimde mırlama sesini duyuyorum. şimdi yine kediler var binada, her yerdeler. bir tanesine ne zaman ilgi göstersem beni kapıya kadar geçiriyor. dün de yine aynısı oldu. binadan içeri girerken "hadi üşütme hasta olacaksın minnoş" dediğimi komşumuz duydu. anneme söylemiş bir de aslı kedilerle konuşuyor diye. annem bana anlatırken konuşma arasında, aslı biz duymuyoruz ama ben onların da seninle konuştuğuna eminim dedi. (gülüşmeler) ben de eminim annecim.
şimdi  yıllar önce gazetede çocuğunu evlatlık alan bir annenin yazısı geliyor aklıma.
"bazı anneler çocuklarını karnında büyütür, bazıları ise yüreklerinde."
benim çocuğum öldü. sevgim acıyor.