9 Haziran 2023 Cuma

“şıp”


gözünü benden ayırdığında yere düşen damlanın “şıp” sesi hâlâ tezgahtan yankılanıyor.
gözlerim söndü. uykularımda yutkunamadığım dünya; sabah başıma taş çıkartıyor. azıcık ama hızla akan ırmağın suyuyla kocaman bir değirmeni döndürmeye çalışan paletler gibiyim; kenarlarım kırık içinde. 


iyi olmadığımı, içerisine zorla sokulduğum buhranları sen de dahil kimse bilmiyordu. yaz sıcağıydı ve fabrikalarda çalışmak çok acıtıyordu. çaresiz ama rahat hissettiğim zamanlardı. senin yanında dünya yoktu, kafam suskun, ellerim suskun, gözlerim akıp gidiyordu. ellerini, gözlerini, ikindi güneşinde alnını sevmelerimi, özlemden uyuyamadığım gecelerimi, kahkahalarımızı, benim salaklıklarımı, uykularımızı çok seviyordum. kapılar çok heyecanlıydı, sen geçiyordun. pencerelerde seni beklemek, gelirsen mutlu olmak vardı. her gidişinde şairleri anlıyordum. “ölmek daha kolaydı sevmekten.” seninle geçen huzurlu zamanları eve döner dönmez not ediyordum. dolaştığımız yolların tadını yokluyor, hiç kaybolmasın istiyordum. sonu hep güzel bitmeyen ama gerçekte beni iyileştiren hikayelerin gözlerimde ışıldıyordu. sana bakarken: “tüm bunlar keşke benim başıma gelseydi de, şimdi sen bana davullu, trampetli, mavili yeşilli çocuk hikayeleri anlatsaydın.”


tüm karşılaşmalarımıza razıydım, beni çok üzmene de. başka işim yoktu seni çok seviyordum. birini çok sevmenin her zaman ödenmesi gereken bir bedeli olduğunu, hayatın her ne olursa olsun bu bedeli ödetmekte ısrarcı olduğunu unutmuştum. cenazeye gelenlerin gözlerinde seni, aynadaki beni, sendeki beni hiç göremedim. ölümlerden sağ kalmamın en kötü yanı yine yanımda seni bulamamaktı. partlementler ve tütünler senden önce yoktular, sonra da hiç kalmadılar.


şimdi sırtımızı kumsala, ellerimizi yıldızlara uzatıp saçma hayaller kuracaktık. top oynayacaktık turuncudan, güneşi batırıp doğuracaktık. kebapçıda fotoğraf çektirip altına nazan öncel’den: “ayran içelim çöp şiş yiyelim/ yan yana fotoğraf çektirelim” yazacaktık. beraber büyümek istemiştim, yürümek ve yaşlanmak. çok basitti. her ne varsa işte hayata dair; gülmek ağlamak mutfakta bir şeyler pişirmek ve konuşmak. cipsi yemek. bize dair, yaşamak istedim seninle. biz ne istersek o olacaktı, sen bizi istemedin.


taşlı avludan çıkıp başladığım yere geri dönüyorum. tek başıma yaşadığım her şeye tek başıma üzülüyorum. kulaklarım artık duymuyor, içimin uğultusunu koynuma yatırıp kapılara küs uyuyorum.


bir kere yanınca yakadaki gül; insan içindeki mermiye üflemek istemiyor. 


artık yoruldum. gidiyorum.