24 Kasım 2016 Perşembe

çok mutluyum. öyle üzgünüm ki.

insanlar yanımdan gün boyu hızla geçiyorlar. kafamı kaldırmaktan boynum ağrıdı deyip ben de yüzlerine bakmadan hızlı hızlı geçiyorum. dersane defterimin coğrafya bölümüne şöyle yazmışım:
"herşeyi anlamaktan yoruldum." ben çok yanlış yapıyorum. durakta beklerken yanımda oturan hiç tanımadığım adamın neden üzgün olabileceğini düşünüp ona çareler arıyorum o ne sever neye sevinir diye düşünüyorum. otobüsü geliyor ve gidiyor. ben o adam otobüse bindiğinde neler düşünüyor acaba diye düşünüp kendimi mahvediyorum.
her gün başka biriyim. geçen hafta otobüste başımı cama dayadığımda bebeğimi dört ay önce kaybetmiş bir anneydim ben. iki gün önce bulaşık yıkarken lösemi hastası bir kızdım. dün sevgilim öldü. bugün beş parasız ailesine bakmak zorunda olan babayım. kendimi anlamaktan yorulduğum için mi insanları anlamaya çalışıyorum? ya bundan da yorulursam? cevabını bilmediğim soruları kendime sormaktan ne zaman vazgeçeceğim.
ben gün geçtikçe kendimi özlüyorum. kafam o kadar bulanık ki. ben iyiyim dediğim için mi insanlar beni iyi sanıyor.

felaket ağrım var. bir şeylerin bana insan olduğumu hatırlatması gerekirdi. yazıyı yazarken ellerim titriyor. dün gece dedemin askerde babaanneme yazdığı mektubu okudum. şöyle yazmış:
"buraya geleli 35 gün oldu. ben sana dört mektup gönderdim ama sen bana hiç yazmadın. gönlüm kalıyor ama neyse inşallah iyisindir."
bu satırları okuyunca üzüldüm. dedemi sevmem ama insan üzülmüyor değil işte. ben başkalarının hatıralarını yaşayarak yoluma devam etmeye çalışıyorum. beni üzen şey beni yaşatandır da. bunu bilmek çok üzücü.

yapamıyordum artık yapamıyordum sokağın sesi bastırıyordu ve kuşların sesi

bunalıyorum. ciddi anlamda bunalıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder